26 Haziran 2011 Pazar

Söyle bana be Derviş

Söyle bana be Derviş,
Kim gibisin, söyle!

Mesela, Nazım gibi yaşatabilir misin özgür dünyanı dört duvar arasında; onun gibi hem Hiroşima'yı hem de Anadolu'yu hissedebilir misin?
Einstein gibi tasvir edebilir misin bütün evreni zihninde?
Mustafa Kemal gibi toplayabilir misin insanları arkana?
Mevlana gibi sevebilir misin her insanı, taşı, toprağı?
Darwin ve Wallace gibi sezebilir misin canlı doğadaki evrilişi?

Ne dersin ey Derviş?

Behrengi, Orwell, Antoine Saint Exopery gibi anlatabilir misin büyüklere dünyayı küçüklerin gözleriyle?
Aristo'yu düşün mesela; çıplak ayakla onca yolu aşıp, ayırt edebilir misin canlıyı cansızı?
Yaşar Kemal gibi Çukurova'yı canlandırabilir misin zihnimde; kuşuyla, çeltiğiyle, çobanıyla?
Freud gibi korkusuzca inebilir misin insanın en derinliklerine?
Ya da Can Baba gibi küfredebilir misin şiir gibi?

Gel, unutalım ''kim''leri be Derviş,
Söyle bana,
Sen, ıssız ve kurak bir yamaçta, bereketi ve huzuru yarınlara, asırlara taşıyan zeytin ağacı olabilir misin?

Söyle be Derviş!
Neden susarsın?