9 Temmuz 2013 Salı

WUK Demokratik Okulu



2013 Haziran ayının 2. Cuması Viyana’daki WUK demokratik okulunu  ziyarete gittim. Uzun zamandır demokratik eğitim üzerine bilgilenmek, birinci elden konuya vakıf kişilerle tanışmak istiyordum. WUK okuluna bu ilgimden bağsettiğim bir eposta atmıştım. Sağ olsunlar, beni okullarına davet etmiştiler.

İlk olarak öğretmenlerden Claudia ile detaylı bir şekilde okulun tarihi ve yapısı üzerine konuştum. 35 yıllık okul 9-18 yaş grubu çocukların demokratik eğitim çerçevesinde eğitim aldıkları bir kurum. Demokratik eğitimin tanımını yapmam zor olabilir. Dünya üzerinde farklı kabuller ve ekoller var. Benim gördüğüm kadarı ile bildiğimiz eğitimden en temel farkı: öğrenci, öğretmen ve velilerin karar alma mekanizmalarında etkin rol aldıkları bir "okul oluşumu". Bilinçli olarak "eğitim oluşumu" demedim, çünkü demokratik eğitim/okul, konsepti çizilmiş kuramsal bir yapıdan ziyade pratikteki kollektif insan topluluğu ile alakalı. Demokratik eğitim kavramı ile aşina iseniz bu bilgi önemli olacaktır: Claudia’nın aktarımı ile WUK okulu herhangi bir ekolü (ör: Monte Sori) takip etmiyor. Hatta bu tür ekollerin dogma öğretiler taşıdıklarını söyleyerek eleştiriyor.



WUK okulu devletten herhangi bir maddi yardım almıyor (Avusturya gibi sosyal ve zengin bir devlet için istisnai bir durum). WUK çatısında oldukları için kira ve ısınma gibi harcamaları yok. Buna rağmen öğretmen maaşları (ki normal öğretmenlere gore çok daha az kazanıyorlar) ve çocukların beslenme gibi harcamaları için velilerden aylık 375 Avro gibi bir katkı bekleniyor. Ayrıca bu maddi katkının dışında velilerin WUK okulundaki işlerin yürümesi için aktif katılımları bekleniyor. Mesela, bir öğrencinin annesi temizlikte yardımcı olurken diğeri marangozluk işlerine el atıyor. Veliler ayrıca okulun maddi konulardaki vereceği kararlarda da  etkin karar verici oluyorlar.

Okula yeni öğretmen veya öğrenci kabulü ise mevcut öğretmen ve öğrencilerin onayına bağlı. Mesela ben oradayken seneye katılmayı isteyen bir öğrenci adayı bir haftalık misafirlik dönemini bitirmiş, ve öğretmen ve öğrenci konseyinin tartışma ve oylamasından sonra kabul almıştı.



Claudia ile görüşmemden sonra çocukların arasına karıştım. Darlene (13) ve Theresa (14) bana okulu gezmemde, diğer çocuklarla tanışmamda yardımcı oldular. Okulun son haftası olduğu için şanslıydım, dersler yoktu, herkes için serbest gündü, az sonra yapılacak piknik için hazırlıklar yapılıyordu. Çocuklarla iletişimim düşündüğümden de rahat oldu; belli bir yaşın üstündekiler (13-14 yukarısı) aksanlı İngilizce konuşuyorlardı, daha küçük olanlar ise benim çat pat Almancama müsamaha ve sempati ile yaklaşıyorlardı. Farklı kişiliklere sahip bu çocuklar nasıl bir yapının içinde olduklarının çok iyi farkındaydılar. Bir kısmının "normal" okul tecrübeleri olmuş zaten. İstisnasız bütün çocuklar orada olmaktan dolayı çok mutluydu. Bu benim için çarpıcı bir noktaydı doğrusu: okulda olmaktan mutlu olan çocuklar!!! Bunun dışında eklemem gereken en önemli nokta -sanırım dinci ve milliyetçi hikayelerinden uzak tutuldukları için- çocukların çok barışçıl ve arkadaşcasına yaklaşımları vardı. Hani bir gün herkes bütün kimliklerini bir kenara bırakıp İNSAN olacak hayalim var ya, işte oradaki çocuklar bana sanki insan gibi yaklaştılar, Türkiyeli bir yabancı gibi değil.

Mutfağa girip piknik için hazırlanan şiş kabaplara yardımcı oldum (hindi ve vejetaryan opsiyonlu!). Öğretmeninden öğrencisine mutfakta yiyeceğini imece usulü hiyerarşiden uzakta üreten bir okul. Ne farklı ne güzel değil mi?



Piknik keyfinden sonra herkesle vedalaştım, ve evimin yolunu tuttum. Yolda giderken aklımda hep şu vardı: "Başka bir dünya mümkün!"