Şöyle bir mazi yazılarıma göz atarken aşağıdaki metne rastladım. Mayıs-Haziran 2002 tarihli “DENİZ MAGAZİN” dergisinde (s.94-97) yayınlanmış. En zevkli, en renkli sualtı maceralarımı içeren küçük bir projenin yazısı. Kadın Azmağı'nın o turkuaz rengi hala aklımda. "Ey mazi..." deyip buraya aktarayım.
‘Gökova’nın o eşsiz güzelliğine hayran kalmamak mümkün mü?’ eminim ki bu
sözleri Gökova’ya her gidişinizde sizlerde içinizden geçiriyorsunuzdur. Aracınızın
torosların o ünlü virajlarından biriyle boğuşurken karşınıza çıkan o eşsiz ahenge;
deniz ve Gökova’nın kol kola sergilediği doğa resitaline sessiz kalmamak mümkün
bile değil.
Otobüsümüz sabahın erken saatlerinde, güneşin dağların arkasından yeni
süzüldüğünde varıyor Gökova’ya. Ben hala uykuluyum, birazda bunun etkisiyle
atamıyorum üzerimden şaşkınlığı. Neyse ki bizleri, ODTÜ-SAT dalgıçlarını,
karşılamaya gelen Serdar ve Thomas’ın güler yüzlü, şence hoşgeldinleri beni
kendime getiriyor.
Gökova-Akyaka’ya gelme maceramız öncelere dayanıyor; bir ay öncesine. Gökova-
Akyaka’yı Sevenler Derneği’nin gönüllüleri Kadın Azmağı Çayının diplerindeki
çöpleri temizleme projelerini Sualtı Derneği ile paylaşıyorlar. SAD da bu haberi
ODTÜ Sualtı Topluluğunun cengaveri İsmail Çifci’ ye iletiyor. Ve topluluk içinde
yoğun bir çalışma başlıyor o andan itibaren; kaç kişinin katılması gereken bir etkinlik
olacağı, dalgıçların hangi eğitimleri almış olması gerektiği belirleniyor. Ve en
sonunda ortaya 7 kişililik bir ekip çıkıyor: Emre Kolaç, Serkan Erdemli, Murat
Tuğrul, Çiğdem Bayçay, Mert Aygen, Deniz Tok ve Alper Güner. Yaptığımız
etkinlik öncesi toplantılarında neler yapacağımız tartışıyoruz, yapılması gereken
araştırmalar teknik sorumlumuz Emre tarafından bizlere paylaştırılıyor. Artık herşey
yolculuğa hazır gibi, tabii eğer herşeyden önce sağlık deyip olduğumuz tetanoz
aşılarını sayarsak!
Yola Cuma akşamı çıkıyoruz. Cumartesi erken saatte ordayız. İlk olarak
konaklayacağımız otele gidiyoruz, hızlı bir şekilde odalara yerleştikten sonra biz
kahvaltıya inerken Emre ve Alper limana, emektar kompresörümüz ile tüp basmaya
ve de dalışlar öncesi son planları gözden geçirmeye gidiyorlar. Biz kahvaltıdan sonra
hiç zaman kaybetmeden limana gidiyoruz. Emre bize gözden geçirdiği planı
anlatıyor, daha öncede düşündüğümüz gibi dalışa azmağın denizle birleştiği
noktadan 1,5 km yukarıdan başlayacağız, pancar motorlu küçük bir tekne bizi
dalışlar sırasında arkadan takip edecek, çıkarılan çöpleri sürekli tekneye düzenli bir
şekilde ulaştırılırken teknede bize yardım edecek arkadaşlar bize sürekli çöp
doldurmak için fileler verecekler.
Tüpler basıldıktan sonra arabalarla dalışa başlayacağımız noktaya gidiyoruz. Gerekli
bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra kıyıdan suya giriyoruz. Akıntının etkisi
dışarıdan göründüğünden daha fazla, insanın yerinde durması için bile aşırı bir güç
sarf etmesi gerek. Bütün OKler alındıktan sonra dalış başlıyor, herşey planlandığı
gibi ilerliyor, maksimum 6m de 50 dak. 350 m lik bir tarama sonucu 5 battal boy
çöp torbalarını dolduracak çöp çıkarıyoruz. İlk dalış sonrası herkesin yüzündeki
şaşkınlık görülmeye değer; İnanılmaz derecede berrak ve temiz bir akarsudan bu
denli fazla ve de çeşitli (plastik-cam şişeler, konserve kutuları, halı parçaları, inşaat
malzemeleri vb.) artık çıkacağını kimse tahmin edemezdi. Öğle yemeği ve tüp
basımından sonra ikinci dalışlarımızı yapıyoruz. Bu sefer sonuç maksimum 7 m de
45 dakikalık 400 m lik bir tarama sonucu 7 çöp torbası.
İlk gün akşamı Akyaka’nın şirin restorantlarından birindeyiz, oradaki iki gün
boyunca yediklerimiz ve kalacak masraflarımız Akyaka’nın gönüllü esnaflarından
karşılanıyor, böylelikle onlardan bu etkinliğe bir katkıda bulunmuş oluyorlar. Yemek
boyunca Serdar , Thomas ve Derneğin Başkanı Heike ile sohbetler ediyoruz. Thomas
ve Heike çifti oniki senedir Gökovada yaşıyorlar, artık bizlerden biri gibiler, her ikisi
de Gökovayı daha nasıl güzelleştiririz diye çaba sarf ediyorlar. Serdar Bey işini güzel
Gökovaya taşımış, vaktinin büyük bir kısmını dernek faaliyetlerinde bulunarak
geçiriyor. Sohbet sırasında, dalışlar hakkında onlara bilgi veriyoruz; daha çok ne tür
atık bulunduğunu, bunların nereden kaynaklanmış olabileceğini konuşuyoruz.
Onlarda bizlere Gökova için planladıkları diğer çevre faaliyetlerinden söz ediyorlar.
Yer yer gülüşler yer yer ciddi sohbetler eşliğinde leziz yemeğimizi yedikten sonra
izin isteyip otele gidiyoruz, nede olsa yarın dalış var ve dinlenmemiz gerek.
Ertesi gün daha erken bir saatde başlıyoruz dalışlara, dalışlar max. 6 m. de sırasıyla
50 dak. 400m. ve 45 dak. 350 m. lik taramalarla limana ulaşıyoruz. Bu iki dalışta
toplam 15 cop torbası atık ve de tekneye zor sığdırdığımız tekne artıkları
sergilenmek ve de teşhir edilmek üzere limanda bir bölgede toplandılar, böylelikle
böylesi bir projenin yapabileceği en verimli şey olan halkı bilinçlendirme tarafı
gerçekleşmiş oldu.
Son gün akşamı yine Akyaka’nın güzel bir restorantındayız, geçen iki günün
muhakemesi yapılıyor, geleceğe dönük planlar oluşturuluyor. Ama ne yazık ki kısa
sürüyor bütün bunlar çünkü bizlerin yetişmesi gereken bir otobüsü var. Gelecekte
yapılacak ortak etkinlikler düşünülerek karşılıklı iletişim adresleri alınıyor.
Vedalaşmalardan ve de malzemelerimizi otobüsümüze yükledikten sonra Ankara’ya
yola çıkıyoruz. İçimizdeki deniz hasreti şimdiden başladı bile. Mola yerinde bu güzel
etkinliği daha da geliştirmeyi, hatta yurt çapına yaymayı Ankara’ya gider gitmez
yapacağımız ilk iş olarak belirliyoruz. Sloganımız bile hazır ‘ Haydi Denizsiz Kentin
Dalgıçları! Çıkaralım Şu Çöpleri Sularımızdan....’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder