25 Eylül 2013 Çarşamba

Zimbit otundan Midas tümülüsüne... kısa kısa gezi notları...

Mersin Gilindire'deki yazlığımızdan Ankara'daki kışlağımıza dönerken Annemle normalden farklı bir güzergahı kullandık. Buraya kısaca 3 günlük bu kısa gezintimizin notlarını kaydedeyim.

Anamur: Baba tarafımın memleketidir. Asıl maksadımız uzun zamandır görüşemediğimiz halamı ziyaret etmekti. Hasret gidermek, eski hatıraları yad etmek ve tanıdık mekanları yeniden görmek güzeldi. Bunun dışında aklıma kazıdığım 3 şey şuydu: 1- Anamur aslında coğrafi olarak çok güzel bir konumda ama halkı bunu çok kullanamıyor, kültürel olarak kalkınma, gelişmeyi bir türlü gerçekleştiremiyor; 2- Zimbit otunun kokusuna bayılıyorum, ileride umarım Akdeniz ikliminde yaşarım ve evimin çevresine bu otların tohumlarından serperim; 3- Ören yeri Anamurium Roma döneminden kalma bir anik kent. İyi bir restorasyon ile dünyanın sayılı tarihi alanlarından biri olabilir. Ama bunu başarmak için sadece paraya değil, yereldeki insanların kültürel olarak projelere dahili gerekiyor... Biz de ise sadece geri zekalı defineciler tarihle ilgileniyor! Ha bir de şunu ekleyeyim, ben Roma mimarisini epey seviyorum galiba: ilerideki yerleşik mekanımda mutlaka bir anfi-tiyatro ya da odeon olmalı :)

Abanoz Yaylası: Yolumuzun üzerindeydi, Halamın eski yaylasında yine saydığımız sevdiğimiz bir akrabamız varmış, hala Anamur'a inmemişler, hadi uğrayalım dedik. İyi ettik, hem onlar gördük, hem de hep merak ettiğim yayla dünyasını öğrenmiş oldum. Gerçi artık eski işlevsel yaylacılık bitmiş, bir nevi dağ yazlıkları olmuşlar.

Ermenek: Nedense hep görmek istediğim bir yerdi. Eşsiz bir coğrafi. Bir dağın üstüne kurulmuş, eteklerinde ise şimdi baraj gölü belirmiş bir şahin yuvası sanki. Tarihte önemli bir şehirmiş, ama şimdi sıradan bir Anadolu ili kıvamında. Kaldığımız otelin adı Selçuklu. Çok klas bir oteldi, tavsiye ederim.

Beyşehir: Aynı adlı gölün yanında belirmiş şirin bir ilçe. Aklımda kalan 3 şey: 1- çok güzel bir doğası var, daha uzun orada olmalı, gölü keşfetmeli. 2- Gölden çıkan sazan balığı hiç fena değilmiş. 3- Eşrefoğlu Camii gördüğüm en güzel camii/kilise/vs. mekanı. Taş duvarları tamamlayan ahşap bir çatı ve taşıyıcı sedir ağacı sütünlar (yaklaşık 1000 yaşındalar).

Gordion: Ankara'ya bu kadar yakın ve ben buraya yeni geliyorum... utandım kendimden... Mısır'ın kralları ve soyluları gömmek & saklamak için piramitleri varsa bizim de tümülüslerimiz varmış da haberim yokmuş. Oluşturulan Gordion müzesi çok başarılı. Yassıhüyük kazı mekanı Çatalhöyük kadar başarılı bir proje değil ama görülmeli. Bir de oradayken fark ettim. Frigya yürüyüş ve bisiklet yolu tasarlanmış, toplamda 500km. Hımmm... çok cazip... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder